Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

7 Şubat 2011 Pazartesi

Harran Üniversitesi

Şanlıurfa'da kurulan ilk yüksek öğretim birimi Şanlıurfa Meslek Yüksekokulu'dur (1976). Sonra Dicle Üniversitesi'ne bağlı Ziraat Fakültesi (1978), Mühendislik Fakültesi İnşaat Bölümü (1984) ve Gaziantep Üniversitesi'ne bağlı İlahiyat Fakültesi (1988) kurulmuştur.
Daha sonra 09.07.1992 tarih ve 3837 sayılı kanunla Harran Üniversitesi kurulmuş ve daha önce var olan okullar bu kanuna göre Harran Üniversitesine bağlanmıştır. Ayrıca Fen-Edebiyat, Tıp Fakültesi, Şanlıurfa Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu, Sosyal Bilimler, Fen Bilimleri ve Sağlık Bilimleri Enstitüsü kuruluş kanununda yer almıştır.Türkiye'de mezunları aranan bir üniversite yolunda hızla ilerlemektedir.Yüzü aşkın üniversite sıralamasında 18.sırayı alarak kalitesini bir kez daha göstermiştir.
1994 yılında Siverek, Hilvan, Suruç, Birecik, Viranşehir ve Bozova Meslek Yüksekokulları; 1995 yılında ise Veteriner Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ile Akçakale ve Ceylanpınar Meslek Yüksekokulları; 1997 yılında da Sağlık Yüksekokulu ve Kahta Meslek Yüksekokulu kurulmuştur.
Üniversite bugün 9 fakülte, 3 yüksekokul, 11 meslek yüksekokulu, 3 enstitü, 9 araştırma ve uygulama merkezi ile faaliyetlerini sürdürmektedir.
Üniversiteye adını veren tarihi Harran Kenti, Şanlıurfa'nın 44 km güneydoğusunda yer alan, tarihte önemli olaylara sahne olmuş bir kent merkezidir. Üniversite 10.yüzyılda kurulmuştur. Dünyanın en eski üniversitelerindendir. Bazı kaynaklar dünyanın en eski üniversitesi olarak Mısır'daki El Ezher Üniversitesi'ni göstermektedir.ancak 21 aralık 2010 tarihinde dünyanın en eski üniversitesi mardin nüsaybinde çıktı.

Harran

Şanlıurfa ilinin bir ilçesidir. Suriye sınırına yakın olan bir ilçedir. Şanlıurfa'ya 44 kilometre uzaktadır.
Dünyanın ilk bilim merkezlerinden (Atima, Mardin, Şanlıurfa v.s) biridir. Dünyanın ilk üniversitesi buradadır. Şanlıurfa daki Harran Üniversitesi'de adını bu ilçeden almıştır.
Dünya'nin en eski yerleşim yerlerinden biri olarak kabul edilir. Kent, ay tanrıçasına adanmıştır. Kuran'i Kerim'de adı geçen Nuh'un kavmi olarak kabul edilen ve ehli kitaptan sayilan Sabii'lerin anavatani olarak kabul edilir. 11. yüzyılda şii ayaklanmasi sirasinda Sabiinler kitlik ve ayaklanmada tapınaklarını kaybetmişler ve yeryüzünden silinmişlerdir, yerlerine arab Numayri kavmi yerleşmistir.
İbni Teymiyye gibi ve Harrani gibi nice alim ve bilim adamının yetiştiği Harranda Haçlı Seferli sırasında büyük zararlar görmüş ancak Zengiler ve Eyyubi donemlerinde eski günlerine tekrar kavuşmustur. Selçuklu Türkleri ve Osmanlılar tarafından yönetilmiştir. Bugün Harranda yerleşik olan arap asiretleri Osmanlının 18. yüzyılda buraya getirip yerleştirdiği bedevi asiretlerine dayanmaktadir. Sözlü arap geleneği ve kültürü hala etkisini göstermekte ,koni seklindeki 3.000 yillik Mezopotamya evleri kültürü ise modern tarzda evlere karşı yok olma ile karşı karşıyadir. Miladi 11. yüzyılda çok geniş yeşil ve verimli bir Mezopotamya şehri iken zamanla çölleşmiştir ancak son zamanlarda Güneydoğu Anadolu Projesi sayesinde Mezopotamya'nin o eski verimli günlerine dönüş olmaya başlamış ,tekrar verimli ve yeşil bir coğrafya halini almaya başlamiştir. Bilinçsiz çekilde yapılan vahşi sulama yöntemi yüzünden Harran Ovası tuzlanma problemi ile karşı karşıyadır.
Kuzey Mezopotamya'nin kadim yerleşim yerlerinden olan harran manevi geçmişi ve mirasi ile bugun Anadolu'da eski görkemli günlerine dönüşün sevincini yaşamaktadır.

Halfeti

Tarihçe

M.Ö. 855 yılında Asur kralı III. Salmanassar tarafından zapt edildiği zaman Şitamrat adını taşıyordu. Yunanlılar bunu değiştirerek Urima adını vermişlerdir. Süryaniler ise Kal'a Rhomeyta ve Hesna the Romaye adlarını kullanmışlardır. Şehir Arapların eline geçtikten sonra Kal'at-ül Rum adı takılmıştır. II. yüzyılda Bizanslıların eline geçince bu kez Romaion Koyla adını almıştır.
1280 yılında Beysari komutasındaki Memluk ordusu tarafından kuşatılmış, sonuç alınamayınca şehirdeki Hıristiyan mahalleleri beş gün süreyle yağmalandı. 1290 yılında bu kez Memluk Sultanı Eşref tarafından feth edildi. Ve son kez Memlükler tarafından tamir edilen şehre Kal'at-ül Müslimin adı verildi. Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlılara geçen şehir, zamanımızda da kullanılan Urumgala ve Rumkale adlarını alarak 1954 yılında ilçe haline getirilmiştir.

 

Demografi

Halfeti ilçesinin il merkezine uzaklığı 120 Km.'dir. Yukarı Göklü adlı bir kasabası 35 köyü ve 34 mezrası vardır. 2000 yılı Genel Nüfus sayımına göre ilçenin nüfusu 33 bin 467'dir.Halfetililerin halk dili Gaziantep diliyle büyük ölçüde aynıdır. çünkü 1920 yıllarında Fransızların işgali karşısında dağıtılan Gaziantepli bazı aileler Yavuzeli, Araban ve Halfetiye göç etmiştir.
İlçe yeni yerleşim yerinde hızlı bir nüfus artışıyla karşılaşırken, eski yerleşim yeri ise turizme açılmış, kent, ciddi bir tarihi ve doğa turizmi payına sahip olmuştur. Ancak il merkezinden uzak olması ve yeterli bir yol ağına sahip olması ulaşımda sıkıntılara yol açmaktadır.

 

Coğrafi durumu

Arazisinin büyük çoğunluğu Bireceik Barajı suları altında kaldığından ilçenin yeni yerleşim alanı olarak Karaotlak bölgesi tespit edilip ilçe yeniden inşa edilmiş ve konutlar sahiplerine teslim edilmiştir.

 

Halfeti ilçesine bağlı köyler ve mahalleler

Mahalleler:
Rüştiye Mahallesi, Şimaliye Mahallesi, Fırat Mahallesi, Siyahgül Mahallesi, Karaotlak Mahallesi, Seldek Mahallesi, Arğaç Mahallesi , Yeşilözen Mahallesi, Cumhuriyet Mahallesi, Dutluca Mahallesi.
Köyler:
Altınova Köyü , Aşağı Göklü Köyü , Balaban Köyü , Beyburcu Köyü , Bozyazı Köyü , Bulaklı Köyü , Çakallı Köyü , Çebekoğlu Köyü , Dergili Köyü , Durak Köyü , Erikli Köyü , Fıstıközü Köyü , Gözeli Köyü , Gülaçan Köyü , Günece Köyü , Gürkuyu Köyü , Hilalli Köyü , Kalkan Köyü , Kavaklıca Köyü , Kayalar Köyü , Kurugöl Köyü , Macunlu Köyü , Ortayol Köyü , Ömerli Köyü , Özmüş Köyü , Salmanlı Köyü , Savaşan Köyü , Saylakkaya Köyü , Sırataşlar Köyü , Sütveren Köyü , Tavşanören Köyü

 

Ulaşım

İlçe merkezi Gaziantep-Şanlıurfa karayoluna (İpekyolu) 40 Km. uzunluğundaki asfalt bir yol ile bağlanmıştır. Ayrıca 35 Km. uzunluğundaki sahil yolu ile Birecik'e bağlanmıştır. İlçe Merkezinin Şanlıurfa'ya uzaklığı 120 Km., Gaziantep'e uzaklığı 105 Km. dir. Yurttaşların Şanlıurfa il merkezi ile ilişkileri resmi işlerin görülmesi gibi durumlarda olmaktadır. İlçenin ekonomik bağlantısı Gaziantep iledir. Bu bakımdan gerek ilçe merkezinden gerekse köylerden Gaziantep'e gidip gelen çok sayıda vasıta vardır. İlçe sınırları içinde yaklaşık 60000 metre asfaltlanmış yol, 28000 metre stabilize yol mevcuttur. Yaz ve Kış mevsimde bütün köylerle ulaşım sağlanmaktadır.

6 Şubat 2011 Pazar

Tarihi ve Turistik Yerler

Tarihi
Urfa Kur'an, İncil ve Tonah (Eski ahit/ Tevrat)'ta geçen İbrahim peygamberin, doğum yeri olarak kabul edilir ve anısına Camii de bulunmaktadır. Ayrıca Peygamber Eyüp'ün de dogum yeri olarak kabul edilir.
Urfa kent merkezinin altında bugünkü Balıklıgöl'ün kuzeyinde yapılan bir keşif sonucu, Urfa kent merkezi tarihinin MÖ. 9500'e Çanak-Çömleksiz Neolitik Döneme kadar uzandığı görülmüştür.
11.500 yıllık tarihi süreç içerisinde Ebla, Akkad, Sümer, Babil, Hitit, Hurri-Mitanni, Arami, Asur, Pers, Makedonya, Roma, Bizans, gibi uygarlıkların egemenlikleri altında yaşamıştır.
Urfa, 1094 yılında Selçuklu hakimiyetine girmiştir. 1098'de Haçlı Edessa Kontuluğu, daha sonra Eyyubi, Memluk, Türkmen aşiretleri, Timur devleti, Akkoyunlular, Dulkadir beyliği, Safeviler ve en son da 1516'da Osmanlı sınırları içine katılmıştır. Önceleri Diyarbakır Eyalet sınırları içerisinde yer alan Urfa, 1876'da Halep vilayetine bağlanmış, 1916'da ise bağımsız bir sancak olmuştur.

* PEYGAMBERLER ŞEHİR URFA Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin Orta Fırat Bölümü'nde bulunan Şanlıurfa, doğuda Mardin, kuzeydoğuda Diyarbakır, kuzey batıda Adıyaman, batıda Gaziantep ve güneyde Suriye toprakları ile çevrelenmiş bir sınır şehridir. Şanlıurfa, coğrafi özelliği nedeniyle üzerinde birçok bağımsız devlet ve beyliğin kurulmuş olduğu, değişik kültürel oluşumların kaynaştığı bir yerleşim olmuştur. Gerek tarihinin başladığı ilkçağlarda ve gerekse diğer devirlerde Şanlıurfa, hemen her zaman Doğu ile Batı kültürleri arasında bir köprü olmuştur. Doğu' ya Batı' ya bağlayan ticari ve askeri yolların buradan geçmesi Şanlıurfa'ya geçmiş dönemlerde büyük önem kazandırmıştır. Bu tarihi şehrin, ilk kuruluşu hakkında kesin bilgiler yoktur. Meşhur Arap tarihçisi Ebul Faraç'a göre Şanlıurfa, Nuh Tufanı'ndan sonra yeryüzünde kurulan ilk yedi yerleşim merkezinin ilki ve en önemlisidir. Hz. Adem (A.S.)'ın çiftçilik yaptığı, Hz. İbrahim Halil, Hz. Eyyüp, Hz. Şuayp, Hz. Elyasa gibi peygamberlerin yaşadığı bu bölge bugün "Peygamberler Şehri" diye anılır. Hatta Hıristiyanlar, Hz. İsa'nın mendilinin Şanlıurfa'da bulunmuş olmasından dolayı buraya Dir-Mesih adını vermişlerdir. Şanlıurfa'nın yüzyıllar boyu ayakta durmuş olması, manevi bir himayenin eseri olsa gerektir.

 

Balıklıgöl

Balıklıgöl, (Aynzeliha ve Halil-Ür Rahman Gölleri ) Şanlıurfa şehir merkezinin güneybatısında yer alan ve Ibrahim Peygamberin ateşe atıldığında düştüğü yer olarak bilinen bu iki göl, kutsal balıkları ve çevrelerindeki tarihi eserler ile Şanlıurfa'nın en çok ziyaretçi çeken yerlerindendir.

 

Eski Şehir

Kent merkezi Ortadoğu tarzında son derece canlı bir Çarşı etrafında gelişmiştir. Geleneksel mimari doku kısmen yozlaşmış olmakla birlikte, sokak aralarında birçok yerde çarpıcı güzelliğe sahip eski yapılara rastlanır. En güzel eski evlerden biri Şurkav (Şanlı Urfa Kültür ve Araştırma Vakfı) tarafından restore edilen Şurkav Kültür Evi'dir.

 

Ulucami 

1175 tarihinde Musul hükümdarı Nureddin Zengi tarafından kiliseden çevirilmiştir. Daha önce çan kulesi olan minaresi sekizgendir. Aslen havra olarak inşa edilmiştir.

 

Selahaddin Eyyubi Camii

Şanlıurfa’da Vali Fuat Bey Caddesi’nde (Yeniyol) bulunan Selahattin Eyyubi Camisi’nin bulunduğu yerde Piskopos Nona tarafından 457 yılında yaptırılan Aziz Yuhannes (Vaftizci Yahya) Kilisesi bulunuyordu. Bu yapı aynı zamanda Adalet Sarayı olarak da kullanılmıştır. Selahattin Eyyubi döneminde bu kilisenin üzerine 900–1250 yılları arasında Selahattin Eyyubi Camisi yapılmıştır. Kilise kesme taştan dikdörtgen planlı ve üç nefli ve bazilika plan düzeninde yapılmıştır. Kilisenin üzeri içten beşik tonoz, dıştan da düz dam ile örtülüdür. Neflerin orta bölümü yan neflerden daha geniş ve daha yüksektir. Girişi batı yönünde olup, burada yedi bölümlü bir narteks bulunmaktadır. Camiye çevrildikten sonra narteks son cemaat yeri olarak kullanılmaktadır. Bu bölüm altı yuvarlak sütuna dayanmaktadır. İbadet mekânı oldukça geniş ölçüde pencerelerle aydınlatılmıştır. Bu pencerelerin kenarlarında yarım sütunlar ve birbirlerine dolanmış ejder kabartmaları bulunmaktadır. Ayrıca yarım sütunların başlıkları üzerindeki haç taşıyan azizler ve kuş figürleri de yapının camiye çevrilmesinden sonra sıva ile kapatılmıştır. Bunun dışında yapı içerisinde herhangi bir bezemeye rastlanmamaktadır.
Kilisenin apsisi yarım kubbelidir. Bunlardan orta apsis yan apsislere beşik tonozlu koridorlarla bağlanmıştır. Apsisler Suriye bazilikalarında görüldüğü gibi dışarıya çıkıntılı olmayıp, düz bir duvar şeklindedir. Yan apsislere bitişik olarak beşik tonozlu pastoforium (papaz hücreleri) eklenmiştir.
Bu kilise ile ilgili eski fotoğraflarda yanında mezarlık bulunduğu ve kilisenin de düz bir çatı ile örtülü olduğu anlaşılmaktadır. Yapı uzun yıllar harap durumda kalmış, bir ara elektrik santrali olarak kullanılmış ve 28 Mayıs 1993’te onarılarak Selahattin Eyyubi Camisi olarak ibadete açılmıştır.

 

Harran

M.Ö. 2000 yılında Ur şehrinin bir ticari kolu olarak kurulduğuna inanılan Harran'ın Sümerce veya Akatça kervan veya geçit yeri anlamına gelen "Harran-U” kelimesinden türediği düşünülmektedir. Moğol Istilasında Yıkılan Harran Üniversitesinin Harabesi ile tarihi Harran evleri görülebilir.